

-1-
​
GeleceÄŸimi geçmiÅŸim belirliyor,
GeçmiÅŸimi ÅŸimdiki zaman tanımlıyor,
Şimdiki zamanımı da kişisel tarihimin merceğinde deneyimleniyor.
…
Hatırlıyorum.
Her ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸi o ayırt edilebilir, kalıcı anı hatırlıyorum. İşte o an inanmaya baÅŸladığım andı. İnanmak, inanç… deÄŸiÅŸken, hayatımı ve seçimlerimi yönetiyor, beni yüceltiyor ama aslında bana ait olmadığını anlıyorum çünkü gerçek olmadığını keÅŸfediyorum. İnancın doÄŸasının, bir yerlerde kurtuluÅŸ vaat eden bir güç olduÄŸunu keÅŸfediyorum.
Sık sık gerçekliÄŸin doÄŸasını düÅŸünüyorum.
​
GerçekliÄŸin artık eskisi gibi olmadığını biliyorum. Zamanın ipliÄŸiyle örülmüÅŸ hayatımın, yaÅŸadığım olaylar ağından ibaret bir kurgu olduÄŸunu biliyorum. Tıpkı kaderinde bir kurgu olduÄŸunu bildiÄŸim gibi. Etrafımdaki her ÅŸey, herkes kendi gerçekliÄŸimin yarattığı zihinsel bir yapı. Bunu yıkmak çok zor bir iÅŸ ama bunu bir kez yıkarsam da geri dönüÅŸü olmadığını biliyorum.
​
BENİM GERÇEKLİĞİMİ ENGELLEYEN, SENİN İNANDIÄžIN ve DOÄžRU OLDUÄžUNU BANA EMPOZE ETMEYE ÇALIÅžTIÄžIN GERÇEKLİĞİNİ BANA GÖSTER.
​
Bana, gerçekliÄŸime inanmazlarsa bir bütün olabilir miyim?
GüvensizliÄŸin sonuçlarının ağırlığına boyun eÄŸmeden ne kadar dayanabilirim?
Beni var eden gölgelere mi sığınırım tekrar?
​
Gizlenen gerçekler daha fazla ilgimi çekiyor. Sırlar arzularımın derinlerine ulaşıyor. Nereden geldiÄŸi belli olmayan bir alarm sesi, iç gıcıklar ve eziyet eder gibi beni uykudan uyandırıyor. Bana evrenin merkezinde olmadığımı, kendi filmimin yıldızı olmadığımı hatırlatıyor.
Hayatta çoÄŸumuza geçmiÅŸimizin hesabı sorulmaz. Fakat benim gibi insanlar mikroskobik olarak mercek altına alınır. Söylediklerim, yaptıklarım didik didik incelenir ve acımasızca hesap sorulur. BaÄŸlantı yerlerinden bir hayatı parçalayıp açmak, içindekileri incelemek sinir bozucu. Oysa hepimiz kendi hikayemizi anlatıyoruz. Bazen buna inanıyoruz bile. Hayatım inanılmaz bir hikaye, özellikle doÄŸruysa.
​
Yukarıda söylediklerimi çok istesem bile kanıtlayamam.

-2-
AJAHN KARIN: Buraya Wat (Tapınak) Kham’a, Budizm’e ilgi duyduÄŸun için gelmiÅŸ olsan da bazı ÅŸeyleri yanlış anlıyor olabilirsin. Bu nedenden dolayı lütfen zihinsel enerjini topla ve zihnini iyi dinlemeye odakla. Bugün sana söyleyeceklerimi özel olarak dikkatle dinlemeni isteyeceÄŸim.
Bahsetmek istediÄŸim konu “mutluluk”. İnsanlar, “mutluluk” kelimesini söylediklerinde tam olarak ne demek istediklerini anlamıyorlar. Bu konu çok karışık olduÄŸundan dolayı, belli bir seviyede anlayışa ulaÅŸmak gerekiyor, bu yüzden bugün sana mutluluktan bahsetmek istiyorum.
Sıradan insanlar günlük yaÅŸamlarında sıradan mutluluÄŸu ararlar. ÇoÄŸu insan baÅŸka türde bir mutluluk olduÄŸunu bilmez ama vardır; hayatın nihai amacının gerçekleÅŸmesiyle ortaya çıkan mutluluk. Bu iki farklı anlamdaki mutluluÄŸu, mutluluk olarak adlandırıyoruz. İnsanlar genellikle bu iki anlamı birbirine karıştırıyor.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Peki hangi mutluluk?
AJAHN KARIN: Sana “mutluluk” kelimesinin belirsizliÄŸe neden olabileceÄŸine dair bir örnek vereyim. Sen buraya mutluluk arayışın için ve Dhamma pratiÄŸi yapmak için geldin. Senin aradığın mutluluk anlayışı, arzuladığın mutluluk, Budizm ve Dhamma uygulamasının gerçek amacı olan mutluluk olmayabilir. EÄŸer arzu ettiÄŸin mutluluk Dhamma uygulamasından doÄŸan mutluluk deÄŸilse, o zaman burada hayal kırıklığına uÄŸramandan hatta kalbinin kırılmasından korkuyorum. Bu nedenle, bu konu hakkında biraz anlayış geliÅŸtirmen gerekiyor.
Zamandan tasarruf etmen ve anlamanı kolaylaÅŸtırman için mutluluk anlayışın için basit bir ilke koyalım. Sıradan insanların ilgilendiÄŸi olaÄŸan mutluluk, belirli bir açlığın veya isteÄŸin tatmin edilmesidir. Bu tipik mutluluk anlayışıdır. Bununla birlikte, Dhamma anlamında mutluluk, açlıktan, arzudan tamamen kurtulduÄŸunda tezahür eder. Lütfen bu ayrıma dikkat ederek bu konuyu tam burada çözmelisin: açlığın tatmin olmasından kaynaklanan mutluluk ve hiç açlık olmaması nedeniyle mutluluk, farkı görebiliyor musun? Açlığın mutluluÄŸu ile açsızlığın mutluluÄŸu arasındaki farkı hissedebiliyor musun?
Åžimdi sana Lokiya ve Lokuttara kelimelerini anlama fırsatı sunuyorum. Bugün konuÅŸtuÄŸumuz konuyla alakalı oldukları için bu iki kelimeyi bilmelisin. Lokiya, “dünyevi meselelere ve kaygılara göre hareket etmek,” anlamına gelir. Lokiya, dünyada olmaktır, dünyanın gücü ve etkisi altında olmaktır. Dünyevi ve sıradan diye tercüme edebiliriz. Lokuttara, “dünyanın üzerinde,” dünyanın gücünün ve etkisinin ötesinde olmak demektir. “AÅŸk” veya “dünya üstü” olarak tercüme edebilirsin. Åžimdi bu iki tür mutluluÄŸu daha kolay karşılaÅŸtırabiliriz: “Dünya” dediÄŸimiz ÅŸeyin gücü altında hapsolmuÅŸ, koÅŸulları ve sınırlamaları tarafından yönetilen dünyevi mutluluk ve dünyanın tüm etkilerinin ötesinde olan aÅŸkın mutluluÄŸu. Lütfen bu ayrımı iyice tanı ve bu iki kelimenin anlamını olabildiÄŸince açık bir ÅŸekilde anla.
Bu söylediÄŸim terimlere yakından bakalım. Lokiya, dünyevi güç ve nüfusun hakim olması için dünyada sıkışıp kalmak ve dünyada sürüklenmek demektir. Bu durumda Spiritüel özgürlük yoktur; Spiritüel bağımsızlık yoktur. Lokuttara, çözülmek ve maddi dünyadan serbest kalmak demektir. Bu Spiritüel özgürlük anlamına geliyor. Dolayısıyla iki türlü mutluluk vardır; köle olup bunun farkında olmadığın mutluluk ve özgürlüÄŸün, bağımsızlığın mutluluÄŸu.
Yanlış anlayacağından korktuÄŸum nokta ÅŸu; buraya Lokiya-Sukha’yı (dünyevi mutluluÄŸu) aramak için geldiysen ama tam tersi bir mutluluk sunan Budizm üzerine çalışma yapıyorsan, hayal kırıklığına uÄŸrayacaksın. Arzuladığın buysa bunu bulamayacaksın. BilgeliÄŸe açılan kapı olan meditasyon pratiÄŸi de dahil olmak üzere Dhamma uygulaması, dünyevi mutluluÄŸa deÄŸil Lokuttara-Sukha’ya (AÅŸkın mutluluÄŸuna) götürür. Bu konuyu en başından netleÅŸtirmeliyiz. EÄŸer bu iki Sukha arasındaki farkı anladıysan Wat (Tapınak) Kham’ın amacını anlayacaksın ve hayatta asla hayal kırıklığına uÄŸramayacaksın.
Åžimdi bu iki mutluluÄŸun farkını anlamış olduÄŸunu gördüÄŸüm için sana açlıktan (doyumsuzluktan) bahsedeyim. Aç olduÄŸumuz ÅŸeyi elde etmekten gelen bir mutluluk vardır bir de tamamen yokluÄŸun getirdiÄŸi mutluluk. Bunların arasında nasıl fark var? Bu konuyu araÅŸtırınca kendin anlayacaksın. “Açlığın doyurulması” ve “açlığın olmamasının” mutluluÄŸunu daha kısa ve öz olarak tanımlayamayız.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Açlık konusunu açar mısınız Ajahn Karin?
AJAHN KARIN: Åžimdi, açlığın tatminine dayanan mutluluÄŸun ne kadar mutsuz olduÄŸu ve asla gerçekten tatmin edilemeyeceÄŸini biraz daha inceleyelim. İnsanın açlığını uyandıran birçok ÅŸey vardır ve bu her zaman deÄŸiÅŸkendir. Bu tatmini geçici ve yanıltıcı hale getir ve böylece açlık geri döner. Açlığın kendisi deÄŸiÅŸir ve dolayısıyla asla tatmin edilemez. Bir ÅŸey elde ettiÄŸinizde baÅŸka bir ÅŸey için can atıyor olabilirsin. Bu durum ebedidir. Bugün dünyanın hali, arzuları yerine getirmenin getirdiÄŸi bu mutluluÄŸa saplanmış durumda. Sonuç olarak, modern dünya sonsuz bir soruna hapsolmuÅŸtur.
Dünyanın, evrenin, tüm kozmosun tek sahibi olduÄŸunu hayal et. Artık her ÅŸeyin sahibi olduÄŸuna göre, açlığın durur mu? Durabilir mi? Lütfen bunu zihninde dikkatle inceler misin? Arzu edeceÄŸin her ÅŸeyi son noktaya kadar alırsan, açlığın biter mi? Yoksa ikinci bir evrene açlık mı çekersin? Ya da üçüncü bir şık ister misin?
Doyurma çabalarımızla açlığın asla bitmediÄŸini anla. Buna raÄŸmen bugün dünya, sadece daha güzel ve tatmin edici ÅŸeyler üretmeyi amaçlayan eÄŸitim sistemlerini ve teknolojik geliÅŸmeleri geliÅŸtirmeye devam ediyor. Ekonomiler tüketilecek ÅŸeyler üretirler ve bizler bu tür tüketime her ÅŸeyden çok deÄŸer vermek üzere eÄŸitiliriz. Modern teknoloji ve bilim, açlığın köleleridir. Arzularımız, açlığı gidermeye çalışmak için gittikçe daha baÅŸtan çıkarıcı ÅŸeyler üretmenin derin karanlık kuyusuna düÅŸüyor. Böyle bir dünyada mutluluÄŸu nerede bulacaksın?
Ortak duyarlı varlıkların dünyevi mutluluÄŸu, aÅŸamadan aÅŸamaya nasıl ilerlediÄŸini göstermek için bazı karşılaÅŸtırmalar yapmak istiyorum. Yeni doÄŸan bebek, annesinin kollarına sarılıp göÄŸsünden süt emdiÄŸinde mutlu olur. Bu bebeÄŸi biraz büyüyünceye kadar tatmin eder. Annesinin kolları ve göÄŸsü bittiÄŸi zaman baÅŸka lezzetleri ve yiyecekleri öÄŸrenir. Artık mutluluÄŸu dondurma, ÅŸekerleme ve abur cubur yemeye, küçük oyunlar oynamaya ve evin içinde koÅŸturmaya baÄŸlar. Biraz daha büyüdüÄŸünde bu oyunlar onu tatmin etmez, futbol veya oyuncak bebekle oynamak ister. Daha da büyüdüÄŸünde bu genç mutluluÄŸu sekste ve diÄŸer zevklerde aramaya baÅŸlar. Daha önce memnuniyet duyduÄŸu ÅŸeyler artık ilgisini çekmez. Åžimdi düÅŸündüÄŸü seks ve randevulardır. Son olarak bu insan evlenir, ev kadını ya da koca olur ve bir eve, paraya ve mala baÄŸlanmış umutları ve dilekleri olur. Gerçekten büyümediÄŸi sürece, çocukça mutlulukla tatmin olmasının bir yolu yoktur. DeÄŸiÅŸiklikler sürekli ve sonsuzdur. Açlık aÅŸamadan aÅŸamaya, ölüme kadar geliÅŸir. Bundan sonra, birçok kiÅŸi göksel varlık olarak yeniden doÄŸuÅŸun olduÄŸuna ve göksel varlıkların mutluluÄŸu için hala açlık, cennetsel açlık olduÄŸuna inanıyor. Tanrı’lar ile cennet de veya Tanrı’nın Krallığında bile, böyle ÅŸeyler var olsaydı, açlık olmazdı. Budizm’de bunların hepsi sadece aldatan ve kafa karıştıran dünyevi mutluluk örnekleri olarak kabul edilir.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Bu açlık nerede bitecek?
AJAHN KARIN: Burada sana bir soru sormak istiyorum. Tanrı’nın Krallığında veya Tanrı nerede olursa olsun, ister baÄŸlı olduÄŸun Müslümanlığın Kutsal yazılarına göre, ister baÅŸka bir dine göre. Tanrı ile beraberken açlık ve arzu duyabilir misin? Tanrı’nın Krallığı açlığın ve özlemin sonuysa, Budizm’in öÄŸrettiÄŸi ÅŸeyle aynıdır: nibbana, açlık sona erdiÄŸi için dünyanın ötesinde olan mutluluk. Ama hala aç olduÄŸumuz bir yer olarak Tanrı’nın Krallığını farklı anlıyorsanız, Budizm ilgilenmiyor demektir. Daha fazla ve daha iyi ÅŸeylerin kiÅŸinin kendisi gibi üstlenmesi için sonsuz arzusu Budizm’in hedefi deÄŸildir. Budizm, dünyanın ötesine giden yoldaki engelleri kaldırır.
“Dünya” denen evimize gelince, Budizm kozmolojisi onu birçok seviyeye, aleme ayırır. En çok tanıdığımız ortak insan dünyası ve onun insan Sukha türleri var. Bunun üzerine devaların (Göksel Tanrı’ların) sözde yaÅŸadığı çeÅŸitli göksel alemler var. Bunların arasında önce cinsel arzuları onların ÅŸehvetli gezintileri, kamavacara gelir. Bunların “iyi” olması gerekiyordur, en azından insan aleminin duyusal zevkinden daha iyi. Daha sonra, iki kategorisi olan Brahma gezintisi vardır: formda veya maddeye baÄŸlı olanlar ve formda bağımsız olanlar. Bunlar, varoluÅŸun normal alemlerinden daha iyidir, ancak açlığın sonu deÄŸildir. BenliÄŸin istekleri bitmez. Her zaman benliÄŸin istediÄŸi ÅŸeyler vardır. Bu son derece rafine edilmiÅŸ mutluluk durumları, dünyayı aÅŸmakla tamamen baÅŸarısız olur. En yüksek Brahma alemi bile dünyanın içinde hapsolmuÅŸ, arzunun gücünün ve etkisinin altına hapsolmuÅŸtur.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Bu açlığı nasıl durdurabilirim?
AJAHN KARIN: GeçmiÅŸimize geri dönerek açlığı yok etmeliyiz. Bunu yapmak için açlığa ihtiyacımız olmadığını anlamalısın. Açlığın olmadığı bu diÄŸer yola girmelisin. Bu yolun özü, benlik duygusunun, “ben” ve “benim” duygusunun yokluÄŸudur. Bu nokta çok derin.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Bu benlik yanılsamasını durdurmak için ne kadar bilgiye sahip olmalıyım? Ne kadar görmeliyim?
AJAHN KARIN: Açlığın (doyumsuzluÄŸun) sona ermesiyle, kendini yanıltmanın sona ermesi arasındaki bu bağın farkına varman gerekiyor. Dünyevi durumlarda, her zaman açlık çeken ve bu açlığı gidermeye çalışan bir “ben” vardır. Bu benliÄŸin, açlığın yalnızca en rafine ÅŸeyler için olduÄŸu, en yüksek cennet seviyesinde olsa bile, yine de bir ÅŸeyler elde etmeye çalışan aç bir benlik olduÄŸunu bilmelisin. Bu benlik, gerçekten baÅŸarılı olmadan kendisi için bir ÅŸeyler elde etmeye çalışırken bile açlık devam eder. MutluluÄŸun birçok düzeyini inceleyerek açlığın umutsuz olduÄŸunu göreceksin.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Neden?
AJAHN KARIN: Çünkü insanın özü umutsuzdur. Açlığı ve özü birbirinden ayıramazsın.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Elimden gelenin en iyisini yaparsam bu açlığımı ortadan kaldırabilirim.
AJAHN KARIN: Elinden gelenin en iyisi! Bu aÅŸamaya geldiÄŸinde, insanların “iyi” veya “en iyi” dedikleri ÅŸeye aÅŸina olmalısın. İnsanların “en iyisi” hakkında çeÅŸitli fikirleri var ve “en iyiyi” almayı, yapmayı hak ettiÄŸini düÅŸünürler. Açlık sadece “en iyiye” elde edene kadar gider. “En iyi” olarak tanımladığımız ÅŸey -ister sakin bir sahilde bir gün geçirme, ister kafamızdaki kargaÅŸadan beÅŸ dakika dinlenme olsun- açlığın kavrandığı basit ÅŸeylerdir. Tanrı’nın ışıltısının tadını çıkarırken bile, “en iyiye” olan açlık durmaz. Bir tür “en iyiyi” arzuluyoruz, ama onu elde eder etmez açlığımız daha iyi bir “en iyiye” ulaÅŸmak istiyor. Benim için “en iyinin” bitiÅŸ noktası yoktur; bunu nihai hedefimiz olarak kabul etmiyoruz. Sürekli olarak “en iyinin” hakkında konuÅŸuyoruz, ancak herkes için en iyinin anlamı çok farklı: çocukların, gençlerin, yetiÅŸkinlerin, yaÅŸlıların en iyisi; dünyanın ve dinin en iyisi.
“En iyi” asla tek başına duramaz. “En iyinin” kardeÅŸi “en kötüsü” hayatımızda vardır. “En iyiyi” kavrayışımız sayesinde her zaman “en kötüsüyle” yükleniriz. Dolayısıyla, “en iyiye” olan saplantımız yalnızca kendi kendini sürdüren açlıktır. Çıkmanın tek yolu vardır. İçindeki dünyada Sukha veya neÅŸe aramaya devam edersen, onu asla bulamayacaksın. DiÄŸer yöne, Lokuttara-Sukha’ya doÄŸru dönmelisin. Açlık, sona ermeli hatta “en iyiye” olan açlık bile sona ermeli. “Kötü” baÅŸka türlü bir beladır. Tüm Dukkha’dan kurtulmak için zihnin, iyinin ve kötünün ötesinde, en iyinin ve en kötünün üstünde olmalıdır, yani boÅŸlukta olmalıdır. Bu dünyevi mutluluÄŸun tam tersidir. Açlık çeken benlik özgürlüÄŸün Lokuttara-Sukha’sıdır. Dukkha’da kötülükten iyiye ve sonra iyiden boÅŸluÄŸa çıkmaktan baÅŸka bir yol yoktur. BoÅŸlukta açlık durur ve gerçek mutluluk baÅŸlar.
Åžimdi bu sorun karşısında ne yapacaksın? “En iyiye” olan açlığımızın tatmininden sonra ilerlemeye devam etmek, doÄŸum ve ölüm döngüsünü sürdürmektir. Bu nedenle Budizm, Lokiya-Sukha (dünyevi mutluluk) için geçersizdir. “İyi”, “daha iyi” ve “en iyisinin” hiçbir alanıyla ilgilenmez. Budist çözüm, iyinin üzerinde ve kötülüÄŸün ötesinde olmaktır.
Lütfen “en iyinin” en yüksek ÅŸey olmadığını anla. Yüce iyilik olarak var hakkında konuÅŸursan hiçbir Budist söylediklerini kabul etmez. Evrendeki en yüksek ÅŸey olan Tanrı’nın, iyi olan her ÅŸeyin veya iyinin mükemmelliÄŸinin toplamı olduÄŸunu söylemek, ikili koÅŸullar içinde Yüce Gerçeklik olan Tanrı’yı sınırlamaktır.
Bununla birlikte, Budizm’de amaç hem iyiyi hem de kötüyü aÅŸmak ve boÅŸluÄŸu idrak etmektir. “Ben”, “benim” ve “kendim” den yoksun olmaktır. İyiyi ve kötüyü bilmiyorsak, onlara baÄŸlanamayız ve dolayısıyla Dukkha’da olmaz. Ya da iyiyi ve kötüyü biliyorsak ama yine de onlara baÄŸlanamıyorsak o zaman aynı Dukkha yoktur. Dolayısıyla insanlık için en yüksek nokta iyinin ötesindedir.
İyinin ötesinde açlık çekecek hiçbir ÅŸey yoktur ve oraya ulaÅŸan kimse açlık çekmez. Açlık çeken ve tüm arzuları boÅŸlukta kaybolan “ben” benliÄŸin ve ruhun boÅŸluÄŸudur. Bu boÅŸluk, Dhamma uygulamasının amacı ve sonudur. Bu sonsuz açlık ve dünyevi mutluluk döngülerini aÅŸmanın yoludur. Budizm’in nihai hedefi olan yüce ÅŸeydir. Bu konuda gözlemlenecek ÅŸey, iyilik ve kötülük bilgisi olmadığında iyiye ve kötülüÄŸe baÄŸlanmanın imkansız olmasıdır. İyilik ve kötülük bilgisi olmadığında, tutunacak hiçbir ÅŸey yoktur. BaÄŸlanma olmadığında, Dukkha ve sorunda yoktur. Ancak iyiyi ve kötüyü bilme aÄŸacının meyvesi bir kez yendiÄŸinde, bunda iyilik ve kötülük bilgisi vardır.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Meyveyi yersek ne olur?
AJAHN KARIN: Bu meyveyi yemenin sonuçları, baÄŸlılık, Dukkha ve ölümdür. Bu bilgi bir kez ortaya çıktığında, iyi ve kötünün bilinmediÄŸi bir masumiyet durumuna geri dönüÅŸ yoktur. Bu bilgi ortaya çıktıktan sonra, meyve yendikten sonra, iyinin ve kötünün baÄŸlanamayacağını tam ve derinden anlamaya devam etmelisin. Bunu öÄŸrenmek senin görevin ve sorumluluÄŸunda. İyiye ve kötüye baÄŸlanma çünkü bunlar Annica (süreksiz), Dukkha (tatmin edici olmayan) ve Anatta (öz deÄŸildir). İyinin ve kötünün bu doÄŸru anlayışla baÄŸlılığı yoktur. Öyleyse, Adem ve Havva’nın meyve yemeden önce olduÄŸu gibi ölüm yoktur. Åžimdi hepimiz o meyveyi yedik; hepimiz o meyveyi biliyoruz. Senin için masumiyet durumuna geri dönüÅŸ yoktur. Bunun yerine, iyinin ve kötünün asla birbirine baÄŸlanmaması gerektiÄŸini anlama görevin var. BaÄŸlı olmamalıdır. Lütfen bu konuyu çok iyi anla.
İyiye ve kötüye baÄŸlanma. Bu ikiliyi o kadar iyi bil ki; onlara asla baÄŸlanma. Bu Budizm’in kalbidir. Senin dininin de özüdür. Her iki dinde aynı ÅŸeyi öÄŸretir, ancak insanlar bunu oldukça farklı ÅŸekillerde yorumlar. Bunu anlarsan açlıktan kurtulup, özgürlüÄŸün gerçek mutluluÄŸunun anahtarına sahip olacaksın.
“İyiyi” kavradığında ve ona sarıldığında, iyiliÄŸe aç olduÄŸunu görebilirsin. Daha iyi bir ÅŸeyimiz varsa, daha iyi olana aç kalırız. En iyisine sahipsek, en iyisine açız. Bir ÅŸey ne kadar “en iyi” olursa olsun, yine de açlığa neden olur. Kaçınılmaz olarak, açlık Dukkha’ya yol açan sorundur. Açlığın derecesi ne olursa olsun, yine de bir çeÅŸit Dukkha’ya neden olacaktır. Kaba açlık bizi kaba bir ÅŸekilde etkilerken, ince açlık görünmeyecek kadar ince bir ÅŸekilde bize zarar verecektir. Açlık varsa, Dukkha olacaktır. Hayat sıkıntılı ve rahatsız olacak, mükemmel huzuru ve mükemmel mutluluÄŸu imkansız hale getirecektir.
Bu yüzden Budizm sunnata (boÅŸluÄŸu) öÄŸretir. Her türden en iyiyi aÅŸan “ben” ve “benim” boÅŸluÄŸunu öÄŸretmesinin nedeni budur. Her ÅŸey geçersizdir “ben” ve “benim” içermez; “ben” ve “benim” herhangi bir içsel veya kalıcı varoluÅŸtan yoksundur. En iyinin ötesinde ne iyi ne de kötü olan boÅŸluk hakkında bilgimiz varsa, sorun yoktur. Sunnata’da açlık yoktur. En ince açlık seviyeleri bile içinde kaybolur. Orada Dukkha söndürülür ve gerçek manevi huzur kalır. Bu nihai hedeftir. En ufak bir açlık olduÄŸu sürece nihai hedefi engeller. Tüm açlık ortadan kalktığında ve bununla birlikte tüm problemler ve tüm Dukkha, gerçek kurtuluÅŸ ortaya çıkacaktır. Budizm’de özgürleÅŸme, sunnata (boÅŸluÄŸun) idrak edilmesiyle gelen bir özgürlüktür. Lütfen tamamen açlıktan kurtulana kadar bu konuyu çalış.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Bu açlık dediÄŸiniz doyumsuzluktan kurtulacağım. Neler yapmalıyım?
AJAHN KARIN: Geri dönelim ve “açlık” dediÄŸimiz ÅŸeye bir kez daha bakalım. İki açlık seviyesi olduÄŸunu kabul etmeliyiz. Birincisi, yaÅŸamın doÄŸal bir süreci olan fiziksel açlıktır. Vücut içgüdüsel olarak giyim, yiyecek, barınak, ilaç ve egzersiz gibi doÄŸal ihtiyaçları konusunda açlık hisseder. Bu tür açlık sorun deÄŸildir. Dukkha’ya neden olmaz ve Dukkha’ya neden olmadan tatmin edilebilir. İkinci tür açlık, “Spiritüel açlık” denen kalp açlığıdır. Bu, baÄŸlılıktan doÄŸan düÅŸünme açlığıdır. Fiziksel açlığın hiçbir anlamı yoktur, çünkü soruna yol açmaz. Hayvanlar bile fiziksel açlık yaÅŸarlar, bu yüzden sınırlarının izin verdiÄŸi ÅŸekilde yemek yerler. Spiritüel açlık, Avijja’ya (cehalet) ve Upadana’ya (baÄŸlılık) baÄŸlı olmak, gerçek mutluluk ve huzur olan zihnin sakinliÄŸini yok eder. Böyle bir yıkım Dukkha’yı getirir.
İnsani ikilemimiz, zihinlerimizin hayvan zihninin ötesinde geliÅŸmesidir. Hayvanların bilinci, fiziksel açlığı zihinsel açlığa nasıl dönüÅŸtürüleceÄŸini öÄŸrenememiÅŸtir. Bizim yaptığımız gibi içgüdüsel açıklarına baÄŸlanmıyorlar, bu yüzden tanha (özlem) ve upadana (baÄŸlılığın) neden olduÄŸu Dukkha’dan kurtuluyorlar. İnsan zihni daha yüksek düzeyde evrimleÅŸmiÅŸ açlıktan mustariptir. BaÄŸlanma yoluyla, insan zihni Spiritüel açlığı bilir.
Bu iki tür açlığı birbirinden ayırmalıyız. Fiziksel açlıkla kolaylıkla baÅŸa çıkabilirsin. Bir günlük çalışmayla bedensel ihtiyaçlarını günlerce karşılayabilirsin. EÄŸer açlık ortaya çıkarsa, onu sadece geçici olarak gör, ihtiyaç duymadığın bir ÅŸey olduÄŸunu, sadece açlık denen belirli bir aktivite olarak düÅŸün. Ona “acıktım” ya da “açlık çeken ben” olarak baÄŸlanarak Spiritüel açlığa yol açmasına izin verme. Bu çok tehlikelidir, çünkü çok fazla Dukkha’ya neden olur. Beden acıktığında dikkatli ve akıllıca yemek ye. O zaman fiziksel açlık zihni rahatsız etmeyecektir.
Açlık yalnızca zihinsel bir sorundur. Oldukça geliÅŸmiÅŸ insan zihni, baÄŸlanmayla sonuçlanan Spiritüel açlığı sıradan açlığa devreder. Milyonerlerin evi tüketici ürünlerle doludur, cepleri parayla dolu olsa bile hala ruhen açlık çekerler. Ne kadar çok tüketirsek o kadar çok açızdır. Zihinsel açlığı ne kadar doyurmaya çalışsak çalışalım, o ölçüde geniÅŸleyerek, büyüyecek ve zihni daha da rahatsız edecektir. Milyarderler bile ruhen açtır. Peki bu sorunu nasıl çözeceÄŸiz? Dhamma prensibi basittir. Gereksiz açlığı durdurursan, rahatsızlıktan uzaklaşıp huzurlu bir mutluluÄŸa ulaşırsın.
O halde fiziksel açlık bizi rahatsız etmez. Açlığı giderecek yiyecek bir ÅŸeyler bulmak kolaydır. Ancak Spiritüel açlık baÅŸka bir konudur. Ne kadar çok yersen o kadar çok acıkırsın bunu sakın unutma! Spiritüel açlık içinde kaybolduÄŸumuz bir açlıktır. Spiritüel açlıkta sinirlenmek, rahatsız etmek/edilmek, korkmak, tedirgin olmak, vb. açlıklar vardır. Zihnin hiçbir ÅŸeye kızmadığında bu gerçek mutluluktur. Bu sana komik gelebilir ancak rahatsızlığın olmaması gerçek mutluluktur.
Her birimiz umutlardan ve dileklerden rahatsız olmayız. Buraya umutlarınla ve beklentilerinle geldin. Bu umutlar, dilekler ve beklentiler baÅŸka bir tür Spiritüel açlıktır, bu yüzden dileklere, umutlara, beklentilere dikkat et. Tehlikeli olmalarına izin verme! Beklentiyi ve umut etmeyi durdurmanın bir yolunu bul. Sati-panna (farkında olmak ve bilgelik) ile yaÅŸa; beklentilerle yaÅŸama.
Genellikle çocuklara “dilek tutmayı”, “imkansız rüyayı hayal etmeyi” öÄŸretiyorlar. Bu doÄŸru deÄŸildir. Neden onlara Spiritüel açlık içinde yaÅŸamayı öÄŸretiyorlar? Onlara fiziksel acıya, hastalığa ve ölüme neden olacak kadar eziyet ediyorlar. Onlara açlık olmadan, özellikle de ruhsal açlıkla yaÅŸamayı öÄŸretmek daha iyi olmaz mı? Yapılması gerekeni yap ama dilek tutma, umut etme, hayal etme, beklenti yaratma. Umutlar yalnızca ruhsal açlıktır. Onlara baÄŸlanmamayı öÄŸren. Ne fiziksel ne de zihinsel olarak açlığın olmadığını düÅŸün, bu güzel bir mutluluk olmaz mıydı? Bundan daha büyük mutluluk yoktur. Bunu görmeni ve çok iyi anlamanı istiyorum.
Son olarak, açlığın sona ermesinin faydalarından bahsedelim. Bunu yapmak için senden bir Pali kelimesi daha öÄŸrenmeni isteyeceÄŸim. Lütfen dikkatli dinle ve unutma çünkü bu en önemli kelime olan Viveka’dır. Viveka, “son derece yalnızlık, mükemmel bekarlık, tam anlamıyla yalnızlık” olarak tercüme edilir. İnsanlar bu deÄŸeri doÄŸru anlamadıkları için muhtemelen onu hiç duymamışsındır.
Kaya-Viveka (fiziksel Viveka), yaÅŸamın fiziksel düzeyini hiçbir ÅŸeyin bozmadığı, yani kiÅŸinin fiziksel rahatsızlıktan, gürültüden, kalabalıktan, trafikten, sivrisinek gürültüsünden ve bunun benzerlerinden uzak olduÄŸu zamandır. Citta-Viveka (zihinsel Viveka) hiçbir duygunun zihni rahatsız etmemesidir; cinsel ÅŸehvet, nefret, korku, hayal kırıklığı, kıskançlık, duygusallık ve kiÅŸiye duyulan aÅŸk gibi ÅŸeyler. Bu zihinsel canlılık, kalabalık, gürültülü bir odada bile gerçekleÅŸebilir; fiziksel yalnızlığa baÄŸlı deÄŸildir. Üçüncü tür, Upadhi-Viveka (Spiritüel Viveka), “ben” ve “benim” “ruh” ya da “kendime” baÄŸlı hiçbir duygu veya düÅŸüncenin zihni rahatsız etmemesidir. Bu üç seviyeyi gerçekleÅŸtirirsen, gerçekten yalnız ve özgürsündür.
Duygular insanı rahatsız ederken sadece fiziksel rahatsızlıklardan kurtulmak gerçek Viveka deÄŸildir. Pek çok “meditasyoncu” yalnızlığı bulmak için ormanlara ve maÄŸaralara kaçar, ancak duygusal sıkıntıları beraberinde getirirlerse, aradıklarını bulamazlar. Gerçek mutluluk onlardan kurtulduÄŸunda olur. Duygular onları kızdırmıyorsa, ama “ben” ve “benim” duyguları onları rahatsız edip dikkatini dağıtıyorsa, buna Viveka denmez. Gerçek, derin Viveka olması için araya giren “ben” veya “benim” duygusu olmamalıdır. O zaman, rahatsız edici hiçbir açlık ve rahatsız edici umutlar kalmayacaktır. Bu gerçek bir yalnızlıktır. Budizm’in tek amacı olan mutluluk tam da budur.
Bu yalnızlık, Budizm’in en yüksek seviyesindeki Vimutti’dir (özgürleÅŸme). Budizm’in nihai hedefi, en yüksek özgürleÅŸme, yalnızca mutlu veya sessiz bir zihin deÄŸildir. Nihai hedef, herhangi bir baÄŸlılıktan, “ben” veya “benim” duygularından kurtulup tam bir özgürlük yaÅŸamaktır. Bu üç Viveka seviyesi hakkında bilgi sahibi olmanı istiyorum, böylece gerçekte ne hakkında olduklarını deneyimleyebilirsin.
Meditasyonla ve doÄŸru nefes alma tekniÄŸiyle dikkatli olmak, farkında olmak pratiÄŸi yaparken bu üç tür Viveka’yı keÅŸfedeceksin. O zaman bir daha asla açlıkla iÅŸkence görmemenin mutluluÄŸunu yaÅŸayacaksın. Ancak bu tür mutluluktan hoÅŸlanmıyorsan, arzuyu doyurmanın açlığına karşılık vermenin mutluluÄŸunu tercih ediyorsan, Budizm sana bu konuda yardımcı olmayacaktır. Sana yardımcı olmayacaktır çünkü Budizm, açlığını tatmin eden ÅŸeylere baÄŸlı olan mutluluk ve zevkli ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
Åžimdi, yanlış anlamadan korktuÄŸum ÅŸeyleri konuÅŸtum. Bir Budist mutluluÄŸu bu ÅŸekilde anlamazsa, Budist olamaz. Budizm’in saÄŸlamayacağı bir ÅŸey bekleme. Bu seni kesinlikle hayal kırıklığına uÄŸratacak ve burada zamanını boÅŸa harcatacaktır. Açlığa cevap vermekten gelen mutluluÄŸu istiyorsan, konuÅŸacak hiçbir ÅŸeyimiz yok demektir. Sana söyleyebileceÄŸim baÅŸka bir ÅŸey yok. Ancak, eÄŸer hiç açlık çekmemekten doÄŸan mutluluÄŸu istiyorsan, konuÅŸacak bir ÅŸeyim var demektir ve ben bunu zaten söyledim.
Son olarak, Budizm uygulamanda, meditasyonda ve nefes egzersiziyle farkındalığını geliÅŸtirmende baÅŸarılı olacağını hissediyorum. Buna bir kez sahip olduÄŸunda, açlığın tamamen yok olarak gerçek mutluluÄŸu yaÅŸayacaksın.
Wat (Tapınak) Kham’a geldiÄŸin ve burada sunduklarımdan yararlı bir ÅŸekilde yararlandığın için teÅŸekkür ederim.
ERTUÄžRUL ODABAÅžI: Bana yolculuÄŸumda ışık tuttuÄŸun için teÅŸekkür ederim Ajahn Karin.
AJAHN KARIN: Bende senden öÄŸreniyorum, bana ışık tuttuÄŸun, beni aydınlattığın için teÅŸekkür ederim ErtuÄŸrul Odabaşı.